19 Mayıs Bayramlarını ile 1971 yılında tanıdım.. Çok sevdim..İmrendim..

Evimiz Ortaokulun hemen yanında idi…19 Mayıs  Provaları, hemen yanı başımızda yapılırdı..Medrese  denilen alanda….
Bazen  evden ,bazen  de yanlarına gider provaları izlerdim..benim gibi bir çok çocuk da aramızda olurdu.

Ortaokula başlayınca, gösterilerin hepsine katılıyordum.. İkili,üçlü, dörtlü hareketler.. Kulenin en üstüne ben çıkmıştım.. Kasa minder hareketlerinde yarı akrobatik hareketlere de bütün kalbim ve enerjimle katılmıştım.. Kasa Minder hareketleri diyorum da , minder yerine kum havuzunu kullanıyorduk..

Bu bayramların en güzel yanı da gençlerin katılımı ile yapılan , onların bedensel ve ruhsal  kapasitelerini geliştiren hareketlerdi..Gösterilerdi.. Hepimiz heyecanla gösterilere katılıyorduk..

Daha o zamanlarda protokolün yapmacık konuşmalarını hiç sevmedim…

Anne babalarımız, akrabalarımız ve köy sakinleri  de en az bizim kadar gösterilere heyecanla katılır, günlerce konuşurlardı… Törene onlara en yakın gelen de  gösterilerdi sanırım…Bence de törenin yaşamla en yakın yeri gösterilerdi…Tarih anımsanıyordu, tarihe dair bilgiler de veriliyordu ama konuşmacıların bürokratik ruhu tarihin ihtişamını gölgeliyordu.

Yeşilovacık, o zamanki adı Hacıishaklı Köyü ortaokulu olan nadir köylerdendi.. Hatta birçok belde hatta ilçede bile ortaokul yoktu…

Silifke Lisesine geldiğimde de 19 mayıs gösterilerinin  en yoğun katılımcı öğrencisiydim..Jimnastik takımında idim.. Burada da  gösterilere rengarek elbiselerle  hazırlanıyoruz.. Gençlik ruhumuzu sergileyebilme imkanı verdiği için mutlu da oluyorduk,. Ya da ben oluyordum..

Tabii bu arada raporlarla törenlere katılmayan arkadaşlara her zaman içten içe kızmışımdır.. Hatta ayıplamışımdır.. Üstelik bunların bir kısmının Solcu , Atatürkçü arkadaşlar olmasını hiç mantığıma sığdıramadım.. Hayatım boyunca da  bu davranışı sorguladım…

Bir keresinde  provalar esnasında , beden eğitimi hocamızın istediği bir şeyi getirmeye, gittiğimde; oraya yakın bulunan bazı arkadaşlar beni tartaklamışlardı..Sebebi; ben Ülkücü Gençlik Derneğine neden çıkmışım?.  Ben 100 mt koşucusu idim o zaman.. Kaçarken üzerim yırtıldı ama provaya kaldığım yerden devam etmiştim..
Oysa bu arkadaşlar da solcu idi şimdi hepsi arkadaşım… Orhan Dal,Gürcan Hüsbal, sanırım Erten ve birkaç arkadaş.. Sonra Bir yıl sonra hepsi ile komşu olduk.. Çok sonraları da arkadaş..

Lisede de halk gösterilere yoğun olarak katılırdı..

Nedense bayramlar gittikçe  tekrar olmasından gerek ;herkeste olduğu gibi bende de heyecan zayıflamıştı..

Bayramlarla yaşam arasında çok da bağ kuramıyordum.. Ama kurmak istiyordum..

19 Mayıs formalite icabı kutlanıp geçiştirilecek bir tören değil, Nesilden nesile aktarılması gereken önemli bir hikayemiz, hiç unutmamız gereken baş yapıtımız olmalıydı..

Her şeyi kaybettiğimiz anlarda hepimizin, toplumun ya da bireylerin yeniden var olması için önemli bir hatırlatıcı enerji kaynağı olmalıydı.. Yeniden başlangıçların örneği olmalıydı..

Sadece tören seviyesinde kalarak, yavaş yavaş soğutulmaya bırakılmış gibiydi..

Ta ki üniversitede Mümtaz Soysal hocamızın Milliyet Gazetesindeki bir yazısını okuyuncaya kadar..

Tam da benim gibi düşünüyor dedim.. Ya da aklımdaki çelişkilerin cevabı gibiydi..

O da sadece törenleri yapılmasını eleştiriyordu. Madem gençliğe hediye edilmiş, o zaman  Gençliğin yeni başlangıçlar yapabileceği ,onların yeni projelerle ortaya çıkabileceği, ülkenin geleceğine talip olabileceği şekilde bir formatla kutlanılmalı diyordu..

Benim  ondan sonra bu yazının ışığında tarihimize bakış açımda değişti.. Çanakkaleyi, Sakaryayı hep bu açıdan yorumladım.. Hatta her an hayatımızda canlı olması gerektiğine inandım ve yaşamı bu bakış açısı ile yorumladım.. Tarihimizi bu açıdan değerlendirdim..

Murat Bardakçıdan öğrendim ki Atatürk bize anlatılan resmi tarihte yazıldığı gibi kırık  dökük bir gemi ile padişahtan kaçarak değil, padişahın  talimatı Samsun’a çıkmış..

Sonra olaylar yeniden varoluşun organizsayonuna dönüşmüş, Tük milleti yeniden organize olmuştur.… Kongreler savaşlar ve Cumhuriyet..

Bu bakış açısı ile, geçmişimizi tamamen yok saymadan,ondan dersler çıkararak, olayları daha net çözmeye de başladım..

Şimdi görüyorum  da Silifke’de öğrenciden çok halk yürüyor.. Keşke ilk kutlanmaya başladığında olduğu gibi sonraları da ,bu başarılabilseydi… 
Bugünlerde neden nasıl kutlandığı çok net olmayan bayramı artık halk sahipleniyor, objektif kriterlere bağlı olmayan ertelemelere inat, millet sahipleniyor…

Belki de tarihimizde, varlığımızdan beri bütün önemli olayları kendi zamanlarına göre değerlendirerek dersler çıkararak, gururlanarak hayatımızda canlı tutsak..


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner79