Köyden şehre göçün hızlandığı, birçok köyün boşaldığı zamanları yaşıyoruz.

Tarlalar, meralar öksüz kalıyor.

Gıda pahalanıyor, çiftçi daha az kazanıyor. Her geçen gün insanlar daha pahalıya besleniyor.

Köyler çaresizleşiyor. Büyük şehir yasası ile daha şimdiden köy kavramının yerini mahalle aldı. İnsanlar modern kentlerde, kapitalizmin yönlendirdiği modern yaşamaların çarklarında kayboluyor. Şehirlerimiz, başka şehirlerle benzeşerek geliştiğini zannediyor.

Binalar aynı, yollar aynı, parklar aynı, kutu gibi apartmanlar, sıkışık çarşılar, memnun olamayan köy ve şehir halkı. Köylerimiz de kentleşirken, onlar da aynılaşıyor.

Benzeşirken, aslında farklılıklarımızı, değerlerimizi, kültürlerimizi de yavaş yavaş kaybediyoruz. Bütün dünya tek bir kimliğe doğru giderken, insanlık da global denilen o sistemin bir vidası değerinde olmaya doğru gidiyor. Adına modernleşme diyoruz. Bu yönde oluşan bir rekabetin çarkları arasında öğütülüyoruz. Sosyolojik olarak devam eden bu gelişme, ekonomik olarak da sonuçlar doğuruyor. Daha doğrusu bir birini tamamlayarak, gelişmeyi asıl mecrasından alıp, ekonomik ve sosyal yok oluşa doğru gidiyoruz.

Bildiğimiz üzere bölgemiz tarıma dayalı geçimi olan bir bölge. Ama kendi içinde gelişmesini sağlamakta, çok da başarılı olduğumuz söylenemez. Üstelik yetişmiş insan kaynağına rağmen.

Gelişmenin ve modernleşmenin lokomotifi olan beyin göçünün devamı, yıllardır yaşadıklarımızı sorgulamanın ne kadar da elzem olduğunu gösteriyor. Tarihimize bakarsak;  bölgeye gelen her toplum kendi uygarlıklarını inşa etmişler. Kültürlerini oluşturmuşlar.

Şehirlerimizin her yanı bu uygarlıkların izleri ile dolu. Evrensel değerde ve bölgenin yapısını yansıtan eserlerden anlıyoruz ki zamanlarının her türlü iradesini, yansıtan medeniyetler gelişebiliyor. Kültürel zenginliklerimiz de bunu gösteriyor. Bizlerin de yaşamın geleceğine mesajlar bırakabileceğimiz, bu günün kültürünü, yaşamını yansıtan eserler geliştirebiliriz.

Bunun için gerekli kaynak bölgemizde yeterince var. Özellikle turizm ve tarım alanında geliştirebileceğimiz projelerle bölgemize katma değeri olan eserler bırakılabilir. Bu yazımda tarıma değinmek istiyorum. Çünkü dünyanın açlığı sorguladığı, milyonlarca insanın aç olduğu günümüz dünyasında bölgemiz dünya gıda sektörüne katkı yapacak projelerle, global dünyada önemli roller üstlenebilir. Mesela, tohumculuk alanında projeler üretilebilir.  Özellikle toprak alanlarımızın darlığı bu konuda katma değeri yüksek olan tohumculuk ve teknolojisi konusunda önemli projelerle, dünya gıda sektörüne katkı yapabiliriz. Dağlarımız yetişen, gıda, kozmetik ilaç sanayinde yetişen bitkiler için projeler olabilir. Dünya gıda teknolojisinin güvenliği ile ilgili projeler yapabiliriz. Özellikle günümüzde gıda sektöründeki para hırsı ve bazı küresel firmaların gıdayı stratejik bir silah boyutunda kullanma arzuları, yani genleri kontrol ederek,  insan yaşamını yönlendirmeye yönelik çabalarının yoğun olduğu bir zamanda,  bu projeler insanlık adına yapılması gereken projeler.

Neden?

İnsan kaynağımız, iklimimiz, toprağımız ve birikimlerimiz buna uygun.

Özellikle bölgemizde köylerimiz ve şehirlerimizi bu yönde organize etmek için kooperatifçiliği kullanabiliriz. Bunun ülkemizde ve dünyada örnekleri var.

Torku özellikle Şeker tarımında küresel bir oyuncu olma yolunda önemli gelişmeler göstermiştir. Fiskobirlik bu konuda önemli bir stratejik güç olabilir. Dünya fındık üretiminin yüzde 70’ini üreten ülkemizin, bu piyasada yapıcı güce erişememesi, geçmişten günümüze bu bakış açısına sahip olamamamızdandır. Bugün Tariş, Marmara birlik Zeytin ve Zeytinyağı piyasasında her geçen gün etkisini arttırmaktadır. Kooperatifçilikle köylerimiz ve kentlerimiz, kendi emekleri, kendi mal varlıkları ile değerleri ile bölgemiz açısından çok büyük katma değerler üretebilir. Her türlü sera mamulü turfanda sebze ve meyve,  Keçiboynuzu, zeytin ve zeytinyağı, Defne, Kekik, çıtlık olmak üzere, her yıl yeni bir denemeyle alınan başarılı sonuçlarla üretilen farklı ürünlerin üretimi finansmanı ve pazarlanması için kooperatif en güzel resmi dayanışma kuruluşudur. İmece ruhunun kurumsallaşmasıdır.

Sermaye dayanışması,  devletin vereceği teşviklerin etkili kullanılabileceği önemli kurum aracıdır. Günümüzde, İlaççı, gübreci, komisyoncu gibi çiftçi ile iç içe yaşayan tedarikçi ve satışçı şirketler, daha ekim başlamadan çiftçiyi bağlamakta, bir nevi tefeci gibi hareket ederek, hasat sonrası çiftçinin eline doğru dürüst para geçmesini önlemektedir.

Bu durum Çiftçinin sermaye yetersizliği kadar ondan daha fazlası bilinçsizlikten kaynaklanmaktadır. Kooperatifçilik ile çiftçinin kurumsallaşmasının önü açılabilir ise;  Devletin, üniversitenin ziraat ve çiftçilerle iletişimi de güçlenir. Çiftçinin gerçek sorunları daha kolay analiz edilebilir,  etkili eğitimlerle çiftçilerin eksiklikleri daha kolay tanımlanabilir. Kooperatifle kurumsallaşan çiftçinin ekonomik dayanışmasının zaman içinde sosyal katkıları da olacaktır. Çiftçi çocuklarının okutulması,  Gelişen teknolojiye göre makineleşmesi, Ekipman temini, Tarımsal mekanizasyonla uygun ekipmanın verimli şekilde kullanılarak, şimdiki kiminin eksik kiminin fazla traktörle atıl olan makine kullanımının önüne geçilmesi, Sürdürülebilir tarımının önü açılması,  tükenen tarım kaynaklarının tüketilmesinin önüne geçilmesi, Çiftçi ailelerinin hesap edilebilir maliyetlerinin ortaya çıkarılıp,  çiftçiyi kazanabileceği alanlara yönlendirerek,  çiftçinin topraktan tesadüfen kazanan değil sürekli kazanır hale getirilmesi, Toplumun binlerce yıllık geleneği, imecenin kurumsallaşması aynı zamanında kendi içimizden doğan becerilerimizin de kurumsallaşması demek. Kooperatifi sanki yanlış bir kurumsallaşma gibi insanların gözünden düşüren vahşi kapitalizm ve emperyalizme karşı en etkili direnme, en aktif hamle yine kooperatifçilik bilincinin yüceltilmesidir. Yoksa mahalle haline gelen köylerimizde tarım hepten elimizden kayıp gidecek. Bunun yapabilmek için önce bizler bu konuyu gündemde tutmalıyız.

Valilik, Büyük şehir ve İlçe belediyeleri, Kaymakamlıklar el birliği ile kooperatifçilik konusunda diğer kurumları özellikle ziraat odalarını, tarım kredi kooperatiflerini, tarım il müdürlüklerini bir araya getirmeliler. Üniversiteleri bu konuda çalışmaya davet etmek lazım.

Bu elbet bir zaman ve süreç işi. Sabırla ve sürekli olarak bu konuda çalışma yapmamız lazım.

Siyasi partiler bu konuda projeler üretmeli, kaliteli talepleri ile hükümeti, devleti  ve yöneticilerimizi yönlendirmeliler. Halkı bilinçlendirerek katılımı sağlamalılar.

Festivallerin ve etkinliklerin önemli bir konusu bu olmalı. Bu konu ulusal bir konu ama, neden bizim bölgemizden başlamasın. Köye dönüş arayışındaki devlete sunulabilecek en değerli projelerden birisi kooperatifçilik. Öyle köylüye 300 koyun projesi gibi projelerin başarılı olması için, çiftçinin de kurumsal olması bu  girişimlerin isabet derecesini arttırır.

Bu konu elbet sadece üretici tarafının sorunu değil. Bu konu üreticiden tüketiciye bir zincir. Tüketicilerin de bu konuda istekli olması lazım. Sadece pahalılıktan şikayet ederek yediğimiz kazıklardan kurtulamayız. Eğer biz bunu yapamaz isek bugün çiftçi daha az kazanacak, Tüketici daha pahalı satın alacak. Günümüzde, taşımacılık, eğitim, konut yapımı, gibi birçok alanda etkili şekilde kullanılan kooperatif kurumu neden atarımda aktif hale getirilmesin?

El birliği ile bu iş yapılabilir. Bence gerçek gelişmenin, medeniyetin, muasır medeniyet yolunun açılmasında kooperatif önemli bir kurumsallaşma atılımıdır.

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner79