Merhabalar, Adana’ya bir arkadaşımın yanına görmeye gittiğimde, benimle paylaştığı bir şey çok etkiledi.  Bende bu haftaki yazımda bunu sizlere aktarmaya karar verdim. Arkadaşımın henüz 6 yaşımda dünyalar güzeli bir kızı var. Bu güzel gözlü, duygularını aktarmaya başaran ve girdiği her ortama çiçekler açtırıp, mis kokudan insanın başını döndüren kızımızın adı ‘Bahar ‘ . Bahar’ın öğretmeni istek ve ihtiyaçları anlatmak için bir çalışma başlatmış. Bahar daha henüz anaokuluna gidiyor.

Konu hepimizin ilgisi çekebilecek bir konu: Alış-veriş

Hangimiz alış- verişi sevmeyiz ki, mesela ben değişiklik yapmak istediğimde; enerji değiştirmek için küçük, ufak tefek alış- verişler yaparım. Alış- veriş havamızı değiştiren, bizi takılı kaldığımız hantal enerjiden uzaklaştıran, neşelendiren, zaman zaman kendimize olan özgüveni, özsaygıyı bile şöyle üzerindeki tozunu alan sihirli bir değnek değil midir ?

Bir elbise ihtiyaçtır, ikinci elbise istek…

Muz ihtiyaç,  çikolata istek…

Belirlenmiş zamanlarda alınan oyuncak ihtiyaç, sürekli alınan oyuncak ise istektir……..

Bahar’ın öğretmeni çocukları ellerinde poşetle markete alış-veriş yapmaya götürmüş amaç çocuklara ihtiyaç ve istek kavramlarını pekiştirmek. Müthiş bir fikir ve farkındalık. Hepimizin son zamanlarda öğrenmemiz farkındalığını yakalamamız gereken bir konunun bu kadar sade ve güzel anlatılmasına ve yaşamda deneyimleyerek öğrenmesine öncülük eden herkese kendi adıma çok teşekkür etmek isterim.

Son zamanlar da herkes sürekli alış-veriş yapıyor.  Alış- veriş yapmak aslında ihtiyaçları karşılanmayan biz çocukların, zamanında karşılanmamış manevi veya zaman zaman maddi ihtiyaçlarımızdan dolayı doyumsuzluğumuz başlıyor.

Artık herkesin diline yapışmış bir mutsuzluk hali, herkes mutsuz olduğundan şikayet ediyor ve sadece şikayet ediyor halde geziyor. Mutsuzlukların bir çok kaynağı var ve en büyük girdap yaratan bizi için çeken ihtiyaç ve isteklerimiz arasındaki makasın açılması. Yolda giden tren gibi düşünürsek hayatımızı,  istek ve ihtiyaçlarımız arasındaki bu büyük uçurum yoldan çıkmamızı neden oluyor. Hep ister haldeyiz. Tabi isteklerimiz karşılanmayınca hayat, kendimize ve çevremizdeki herkese karşı kızgınlığımız, öfkemiz yavaş yavaş artıyor. Bir de bakıyoruz ki şeker hastası, yüksek tansiyon, kollestrol veya troid ile boğuşurken buluyoruz kendimizi. Artık kanıtlanmış bir şekilde her hastalığın zihinsel nedeni olduğunu biliyoruz. Örnek olarak şeker hastalığı hayattan haz almama, triod yaşamda sıra bana ne zaman gelecek, kollestrol  yaşam hiç de istediğim gibi gitmiyor demenin bedenle söyleme yoludur.

Toplumsal olarak mutsuzluğumuzun kaynağında üretmeden, değer yaratmadan istek içinde olmamızın büyük payı var diye düşünüyorum.

13 Şubatta Silifke Girişimci Kadınları  Derya Baykal’la Silifkeli kadınları bir araya getiren bir etkinlik yaptı. Etkinliğin benim adına en kıymetli yanı, üretmenin önemini, değerleri fark etmiş bir kadın tarafından insanın gözünün içine göstere göstere yerleştirmek yerine, samimi bir ortam içinde, dayatma yapmadan, samimiyetle aktarılmasıydı. Mutlu olmak için yapılan araştırmalarda onaylanmanın ve kendimizi değerli hissetmenin etkili olduğunu söylüyor araştırmacılar. Bize besleyen değer kaynaklarımızı kendi aralarında ikiye ayırmak mümkün. İç kaynaklı olan değerlerimiz, dış kaynaklı olan değerlerimiz.

İç kaynaklar - Dış kaynaklar - Kişilik – Başarı - İlişkiler - Statü – Değerler- Para - Prensipler - Mevki

Eski insanların daha çok mutlu hissetmelerin sebeplerinin başında dış kaynaklardan çok iç kaynaklarına yönelmiş olmaları değil  midir  sizce de ?

Bugün hayatımızda bir değişiklik yapıp bizi mutlu eden kişilerin veya eylemlerin, durumların bir listesini çıkaralım.  Bu listeyi çıkarmak bile günlük enerjimizi artıracaktır. Bizi mutlu eden durumları listesini çıkardıktan sonra ve bu listeyi buzdolabımızın, çalışma masanızın yani kolaylıkla gün içinde bakabileceğimiz bir yerde bile olması günlük hayatımızda küçük tebessümlere onlar da mutluluğumuzun artmasına yardımcı olacaktır.

Dünya üzerinde hızlı yayılan yüksek enerjiler vardır. Kahkaha, neşe, coşku yüksek enerjili duygulardır ve bulaşıcıdır. Asık suratlı olurken 52 yüz kasımız harekete geçerken, gülerken 17 yüz kasımız harekete geçer. Fazla kullanılan bu kaslarımız ,fazla kullanılan her şey gibi yüzümüzde de derin çizgilerin oluşmasına neden olur. Gülmek kalbi güçlendirir, nabız atışlarını düzenler. Gülme anında vücut daha fazla oksijen ihtiyacı hisseder bu da derin derin nefes almamıza sebep olur. Bir dakikalık gülme yaklaşık 12 dakikalık yürümeye eşdeğerdir.

Bizim de içimizde bir çocuk var. Bir de zamanla, tarihle büyüyen bir yetişkin ebebeyn tarafımız var. Bütün dertler ve sıkıntılar içimizdeki bu çocukla ebebeynin kavga etmesinden ibaret. Çatışma kendi içimizde başlıyor. Bu çatışanında altında ihtiyaçları karşılanmamış çocuklar var. İhtiyaçları karşılanmamış çocuklar  çok şey ister.  Çünkü ihtiyaçları küçük yaşlarında özellikle sevgi ihtiyaçları tam olarak karşılanmamıştır. Küçük yaşlarda sevgi ihtiyaçları karşılanmamış içimizdeki çocuk, alma –verme dengesini artık yitirmiştir. Çocukluk yaşlarında bu  ihtiyacı karşılanıp tespit edilmediği için içteki derin boşluğu ya başkalarına sürekli verip verdiği insanlardan aldığı övgülerle, onaylarla doldurmaya çalışmaktadır. Tabi bir seçenekte sürekli alış- veriş yaparak kendini kendiyle şımartmaya çalışmaktadır. Aslında ihtiyaçları karşılanmayan içimizdeki çocuk istekler denizine doğru kulaç atmaktadır. İçimizdeki çocuk   etrafındakilere ben bir karışıklığım, karmaşayım bunu bana çöz diye yüksek sesle söylemenin diğer adını bulmuştur.  Örneğin çocuklar sürekli isterler. Çocuklar talep ederler. Sürekli oyuncak ister, onu getir, bunu getir der. İhtiyaçları ve istekleri karşılanmadığı anda ihtiyaçlarını karşılamayan tarafa ‘kötü anne ‘ ‘kötü kişi’ olduğunuzu söylemekten geri durmaz. Tabi sonuçta küser. Küsen hep çocuklardır. Çevrenizdeki kişiler yaşadığınız bir sorundan  sonra küsüyorsalar eğer; bilinç olarak çocuklukta takılmışlardır ve ihtiyaçları karşılanmayınca o çocukken yaşadıkları duyguyu hissetmektedirler. O zaman yaşadıkları kalp kırıklığı o kadar fazladır ve bedenlerine, ruhlarına, zihinlerine o kadar derin kaydedilmiştir ki bu duyguyu hissettikleri her noktada kendilerini kaparlar. Yetişkinler sorunlarını çözmek için iletişime başvururlar. Bilinç olarak yetişkin bireyler  diyaloğ halinde bulundukları birisi ‘Hayır ‘kelimesini kullandığına bunu kişiliklerine değil, davranışlarına kullanılmış bir ‘hayır’ olduğunu bilirler.

İhtiyaçların belirlenmesi mutlu olmak için olmazsa olmaz şarttır. Durum analizi yapılmadan yüksek istek içinde bulunuyorsak samimiyetle içimize bakıp, içimizdeki çocuğun büyümesine yardımcı olmanın vakti gelmiştir demektir. Lütfen huzursuzluğunuzu ve mutsuzluğunuzu düzeltmek için kimyasal ilaçlara başvurmadan önce içinizdeki çocukla kavga etmek yerine sohbet haline geçmenin yollarını araştırmaya çalışın.

Bildiğim net bir şey var. Enerji düşünceyi takip eder. Düşünce değişince duygular değişmeye başlar. Duygu değişmeye başlayınca davranışlar değişir. Davranış değişmeye başlayınca karakter değişir. Karakter değişince kaderimiz değişmeye başlar. Külli ve cüzzi iradenin olduğunu biliyoruz. O zaman cüzzi irade için değişme hemen şimdi başlamaya niyet ediyorum, sizde değişmeye var mısınız?  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.