CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “diktatör bozuntusu” dedi. Dün de yeni anayasa arayışı çerçevesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi.

Nasıl olacak bu iş?...

Daha sahaya çıkmadan faul başladı. Diyalog ne şekilde sürdürülecek? Bu şartlarda nasıl uzlaşma sağlanacak? Başbakan, pazartesi günü de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşecek. Bahçeli de dönüp dolaşıp Erdoğan’a vuruyor. Söylediklerine bakarsak, bu ülkede ne kadar problem varsa, tamamının kaynağı Recep Tayyip Erdoğan! Elinden gelse Erdoğan’ı yakalayacak, bir fanusun içine hapsedecek.

Bu söylemler bir yana, Türkiye’nin başında halktan yüzde 52 oy almış bir Cumhurbaşkanı bulunuyor. Geçmiştekilerin aksine, Parlamento tarafından değil, doğrudan halkın oylarıyla seçilmiş. Ayrıca, gündemde de AK Parti’nin önceliği olan Başkanlık Sistemi bulunuyor.

Muhalefetin tutumu ortada

CHP ile MHP’nin aldığı oyları toplasan yüzde 38 etmiyor. Üstüne bir de HDP’yi koysan Erdoğan’ın aldığı oya ulaşamıyor.

Buna rağmen, hepsi el ele vermiş, ısrarla Erdoğan’a da, Başkanlık Sistemi’ne de veryansın ediyorlar…

Sahi, nasıl olacak bu iş?

AK Parti yeni anayasa için uzlaşma arıyor…

Daha önce de denendi bu. Meclis’te bir komisyon kuruldu. Siyasi partiler masanın etrafına oturdu. Ama görüldü ki, uzlaşmak için değil, anayasa değişikliği çabalarını tıkamak için!

Kimse masadan kalkmadı… Herkes o masayı başkasının devirmesini bekledi. Aslında milletin gözünün önünde bir oyun oynandı. Millet yeni bir anayasa beklerken, boşu boşuna zaman geçirildi.

Bir arpa boyu yol kat edilemedi.

Gerçi üzerinde uzlaşılan maddeler oldu. Hatta bunlar zapta bağlanıp, altına imzalar da atıldı. Ancak, yine sonuç değişmedi. İktidar, “gelin bari üzerinde uzlaşılan maddeleri geçirelim” çağrısı yaptı. Yine sonuç değişmedi.

Şimdi kimse “karamsarlık aşılıyorsun” demesin…

Herkes, ne kadar “Bu anayasa ile Türkiye yol alamaz” diye benzer ifadeler kullansa da, maalesef bugün de aynı noktadayız.

Oyun devam ediyor!

MHP’nin durumu ise bir başka garip…

 Parti kurmayları, bir yandan “ülkücü irade” nutukları atıyor. Diğer taraftan geçmişte ülkücülere “Türkiye’nin olmazsa olmazı” olarak seminerlerde anlatılan Başkanlık Sistemi’ne şiddetle karşı çıkılıyor.

Merhum Alparslan Türkeş’in yıllarca bu uğurda verdiği mücadele yok sayılıyor. Dokuz Işık Doktrini ile Türkeş’in Temel Görüşler Kitabı’nda yer alan Başkanlık Sistemi ile ilgili talepler inkâr ediliyor. Yetmiyor, bu tutarsız politika yüzünden MHP’den kaçan seçmenler de görmezlikten geliniyor. Bahçeli, “yok” diyor, başka bir şey söylemiyor. Muhtemelen pazartesi günü de aynı tavır devam edecek.

 Dün, görüşmenin ardından CHP’li Haluk Koç’un açıklamaları da “Nasıl olacak bu iş?” sorusunu daha da güçlendirdi.

Söylediklerine bakılırsa, CHP yine geçtiğimiz dönem denenip, bir arpa boyu yol kat ettirmeyen “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” formülünü önermiş.

Yetmez…

 Üstüne bir de “CHP pozisyonunu koruyor” açıklamasını yaptı. Durum bu olunca, daha sonra gelen “Türkiye 12 Eylül Anayasası ayıbından kurtulmalı” ifadesinin hiçbir anlamı yok.

Anayasa kilidi açılmış değil.

 Oysa oyunu bırakmak ve samimi olmak gerekiyor artık. Türkiye ayağındaki prangalardan kurtulmak zorunda! Bu ülke ve bu ülkenin geleceği için ön yargıları bir kenara bırakıp, içinde Başkanlık Sistemi’nin de bulunduğu anayasa değişikliği formüllerinin tamamını tartışmak zorundayız.

Anlaşamadık mı?...

Madem hepimiz demokrasiden yanayız, madem halk iradesinin üstünlüğünden bahsediyoruz, yine ona gideriz. Milli irade “evet” derse Başkanlık Sistemi’ne geçeriz, “hayır” derse ona göre davranırız. Çok mu zor?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.