Bir Pazar günü uykuyu bölüp yollara koyulduk. Silifke, Taşucu ndan Tahtacı Belen ‘e ulaşmak kolay oldu. Yaklaşık 150 yıl önce bir yaşam yeri olmuş Tahtacı Belen de , Tahtacı Kuyusu hala duruyor. Başına tulumba konulmuş. Köyün terk edilmiş mermer ocağı ile yeniden canlanan şeklini gördük. Bir de cami yapılıyor.

Hacı Paşalar 150 yıl önce bu bölgede orman emvali işletmeciliğine başlayınca , Alanya Şıhlar köyünden Tahtacıları buraya getirir. Kuyuların başına yurt yaparlar. Yukarılardan gelen orman emvallerini karşılarlar, iskelede de gemiye yüklerler. Alanya dan daha sonra Melemenciler de gelir. Bu bölge canlıdır.

 İşte bu eski yerleşim yerinden yeni açılan mermer ocağına doğru aracımız devam etti. Asfalt biterken, aracımızdan indik. Bizi yol ayrımında bir çoban köpeği karşıladı. Sağa , aşağılara doğru yürümeye başladık. Bir iki viraj derken aşağılara indikçe, ağılı dere şekillenmeye başladı. Mermer ocağına ve köye giden suların çıkarıldığı GUZ KUYU ya vardığımızda bekçi ve köpekleri bize hoş geldin dediler. Su pompasını üç vardiya işçiler bekliyor. Yolun kenarında Avar yeri açılmış, tere, roka, maydanoz, marul ekilmiş. Aralarda kaysı, nar , incir ağaçları da var. Orada bir mola veriyoruz.

 Orman içinde yürüdükçe nefesimiz açılıyor. Bir süre sonra tam GUZ bir alana geliyor. ellerimizin ucu üşümeye başlıyor. Yürüyüşçüler üzerlerine giysilerini alıyorlar. Orman işletmesi bir proje çalışması yapıyor. Numaralandırmışlar. Ağılı dere de su akmıyor. Derenin yataklarında çakıllar apak duruyor. Aşağıda bir çoban keçilerini güdüyor.

 Derenin solundan , sağına geçiyoruz. Bir Yörük evi var. Sonra bizi Ağılı Dere çeşmesi karşılıyor. 58 yıl önce gördüğüm tarihi çeşme yıkılmış, yerine onun taşlarından da yararlanarak yeniden çeşme yapmışlar. O yıllarda gördüğümüz incir ağacı, çınar kavağı ve zeytin ağacı hala duruyor. Eskiden çok olan zakkumlar artık tek, tek kalmış. Yürüyüşler, sırt çantalarını indirip, bir mola veriyorlar. Güneş dağların ardından yeni doğmaya başlıyor.

 

Tekrar yürümeye başlıyoruz. Biraz yokuş yukarı gidiyoruz. Kenarda tarihi zeytin ağaçları var. Üstleri budanmış, yeniden çıkmaya çalışıyorlar. Çatak koyağı yol ayrımına varırken, karşımızda iki Kırtıl dağı çıkıveriyor. Birisi SİVRİ KIRTIL, diğeri  KIRTIL DEDE tepesi.

 Alıç, dağ armudunu görünce onlar toplanıyor, birer , birer yeniliyor. Artık Çatak koyağının altından, köprüye ulaşıyoruz. Köprünün altında bir ateş yakmışlar. Bir iki ağaç göynümüş. Cami, köy yukarda ayakta kalmaya direniyor. Bir zamanlar bir yıl okuduğum ilkokul, yanında cami vardı. Cami ayakta ama okulun yıkıntısı kalmış. ALİ HOCALI ya gelince bir Yörük evini görüyoruz.  Davarlar yayılımdan gelmiş yalaklardan su içiyorlar. Bir kadın, çocuğu ile ilgileniyor. Hem de sağa, sola giden keçilerin önünü çeviriyor. Gök Ahmet Mustafa nın çocukları ; zeytin topluyorlar.

 Stabilize yoldan sonra as vat yolda yürümek zor oluyor. Biraz gidince başım dönüyor. Grup ilerliyor, ben yere oturuyorum. Sonra yolun kenarında uzanıyorum. Bir süre sonra kendime geldiğimde, grup uzaklaşmış. Telefon edeceğim, ama telefon çalışmıyor. Arkadaşlar gelmediğimi görünce ikisi geri dönüyor. Ben de kendime iyice geliyorum. Az ilerde Balandız köyünden Kazım Çelik in torunları zeytin toplamaya gelmişler. Onun aracı ile yürüyüş sonlandırma noktası Bağ Alanı Çeşmesine kadar gidiyoruz.

 Bir süre orada kalıyorum. Grup geliyor. öğle yemeği molası veriliyor. Eskiden bağlarla kaplı Bağ Alanı köyünde, bağları,  bahçeler kaybolmuş, evlerin yıkıntıları duruyor. Az ötede satılan, tarlaların ortasında bir çimento fabrikası kurulmuş, çalışmaya devam ediyor.

 Termik santrali sahası şimdilik duruyor. Yukarılarda Işıklı yaylasında Yokuş Başı- Gökbelen arasında 18 rüzgar gülü dönmeye başlamış. Elektrik üretiyor, çimento fabrikasına yettiği gibi, fazlasını satmaya başlamışlar bile. Hükümet yetkilileri ve fabrika yöneticileri termik santral yapılmayacak demeye başladılar. 

 Yemek molası sonrasında birkaç kişi araç ile , diğerleri yürüyerek, Tokmar Mahallesine doğru yola çıkıyoruz. Çamların arasından, yokuş yukarı yürünüyor. Aşağıda Bağ Alanı  ve ortada Çimento fabrikası görünüyor.

 Tokmar mahallesi girişinde mezarlık içinde tarihi meşe ağaçları gelenleri karşılıyor. Burada yaşam devam ediyor. Eski evlerin yanında yeni evlerde yapılıyor. Burada da tarihi su kuyuları var. Bir dinlenme ardından, Tokmar Kalesine doğru gidiliyor. Tokmar kalesinin sağına bakınca Akdere Ovası gözüküyor. Aşağılarda yeni yapılan yollar, seralar, Akdere , sonra Işıklı ve Yeşilovacık .

Aşağılarda Eğribük, kireç ocağı, ve tünelin önü., Tahta Limanı bütün güzelliği ile duruyor. İzliyorsun. Aşağıdan bir esinti geliyor. dalıyorsun. Eğiribük önündeki kayalıklar bir gemiye benziyor. Tahta Limanına bir gemi yanaşıyor gibi.

 Sola doğru bakınca Taşucu , Göksu Deltası  görünüyor. Hava rüzgarlı olsa,  Kıbrıs ın dağları da gözükecek.

Kale 12.y.y. yapılmış. Bölge deki en önemli gözetleme kalesi. Kale el değmemiş, yıkılanlar, yıkılmış, alınan taşlar alınmış, geriye kalanlar dimdik ayakta.

 Saat 14.30 gösterirken aracımızın tekeri dönmeye başlıyor. Tokmar dan aşağı doğru iniyoruz. Aşağılara indikçe Boğsak Koyu , Liman kalesi gözümüze çarpıyor. Eski Boğsak yolundan gidiyoruz. Boğsak üstünde aracımız duruyor. Koyun güzelliklerine bakıyoruz. Boğsak Adası, Liman kalesi iyice gözümüze yaklaşıyor. Fotoğraf kareleri oluşuyor. 

Hemen yanı başımızda bulunan cennet köşeleri. Gezmek, yürüyerek betimlemek. Doğayı içine çekmek. Onunla yaşamı güzelleştirmek. Bir yürüyüş daha biterken, hafta başına daha dinç başlamak. Poyraz Doğa Gezginleri Derneği işte bu nedenle güzel işlevini yerine getiriyor. Taşeli gezginler, Göksu Deltası  ve diğerleri. Bir Pazar onların peşine takılın. Sağlıklı yaşamaya merhaba deyin.

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.