Ziraat Mühendisi Emine Çetrez; "Bilgi güçtür, bilgi sermayedir"

Ziraat Mühendisi Emine Çetrez; "Bilgi güçtür, bilgi sermayedir"

Ziraat Mühendisi Emine Çetrez; "Bilgi güçtür, bilgi sermayedir"

 

Bilginin en büyük zenginlik olduğunu hepimiz biliriz ama hayatımızda ne kadar uygulayabiliriz ki. Bilgi pratik zekayla birleşince ortaya neler çıkmaz ki.

‘Bilgi güçtür, gücü olumlu yönde kullanmak ise marifettir. Bu nedenle ben bilgimi güce dönüştürerek insanlara fayda sağladığıma inanıyorum’ diyebilin bir kadını sizler için dergimize konuk aldık.

Gece, gündüz , yağmur , çamur,  sıcak, dağlık, dere ova demeden hayatını işine ve danışanlarına adamış genç yaşta, başarıyı tırnaklarıyla kazıyarak yakalamış bir kadın Ziraat Mühendisi  Emine Çetrez.

Mersin 2. Bölgede adından söz ettiren, yaptığı danışmanlık hizmetinde çiftçilerin gönüllerinde güveni oluşturan ve her geçen gün yeni ürünleri deneyerek çiftçiye alternatif ürün arayışında bulunarak çiftçiliğin geleceğine de yatırım yapan bir isim.

Kendisinin deyimiyle,’ bir insan bir işin içine girmiş o işi üstlenmişse bu ne iş olursa olsun onu en iyi şekilde yapmalıdır’ bu düşüncelerle açtığı Mayta Tarım isimli iş yerinin sahibi Ziraat Mühendisi Emine Çetrez’e merak ettiklerinizi sizler için sorduk.

-Öncelikle hoş geldiniz Emine Hanım. Sizi biraz  tanıyabilirmiyiz?

-Adım Emine Çetrez.  Uludağ Üniversitesi Tarla Bitkileri mezunuyum ve şuanda 19 Mayıs Üniversitesi Bitki Koruma bölümünde  Yüksek Lisansımı tamamlıyorum.  2002 yılında mezun olduğum günden bu yana  sektörün içerisindeyim.  Özel sektörde çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra 2 yıldır Maysa Tarım olarak açtığım işyerimin başındayım.

-Kadın Ziraat Mühendisi olmanın zorluğu var mı?

-Bu mesleğin Kadını erkeğe yok. Olmalı da zaten. Eksileri değil ama artıları oluyor zaman zaman. Örneğin kadın olduğun için çiftçilerin duruşları değişiyor,  senin yanında argo konuşmuyorlar. Bunun birazda  şahsımın duruşuyla ilgisi var ama yinede sana ayrı bir saygı duyuyorlar.  Şöyle geriye dönük düşündüğüm zaman kadın ziraat mühendisi olmanın hiçbir zorluğunu görmedim. Çiftçi sizin kadın yada erkek olmanıza bakmıyor çiftçi sizin bilginize bakıyor. Bilginiz çiftçiye artı kattığı sürece  sizinle çalışmaktan da vazgeçmiyorlar.

-Ziraat Mühendisi olmak hayaliniz miydi?

-Hayır değildi. Çünkü ben bu mesleği isteyerek seçmedim. Eczacı olmak istiyordum ama ziraat fakültesini kazandım. Daha sonra mesleğin içine girince çok sevdim ve şuan işimi de severek yapıyorum. İnsanların geleceğini ilgilendiren bir meslekte her geçen gün kendini beni mutlu ediyor. Ben şuna inanıyorum bir insan bir işin içine girmiş o işi üstlenmişse bu ne iş olursa olsun onu en iyi şekilde yapmalıdır.  

-Neden özel sektörü tercih ettiniz?

-Aslında denedim. KPSS ye girdim ama atamalarda şansım gülmedi. 3 kez denememe rağmen olmadı. Benden daha düşük puan alan arkadaşlarımız vardı herkes doğuyu yazdı bende dahil ama kimse batı çıkmaz diye yazmamıştı, o nedenle arkadaşımız batıyı yazdı ve atandı. Birazda kısmet işi diye düşünüyorum.  Zaten son yıllarda da devlette ziraat mühendisi alımları olmadı.

-Şu an sektörü geleceğini nasıl görüyorsunuz?

-Sektörün önü açık bir sektör. Sizlerinde bildiği gibi üretim olmazsa hiçbir şey olmaz .İnsanların temel ihtiyaçları gereği yemek zorundalar. Bu bölümü seçecek olan arkadaşlara kendilerine geliştirebildikleri sürece tarım hiçbir zaman ölmeyecek bir iş kolu diyebilirim.

-Sizce sektörünüz yeteri kadar destek görüyor mu?

-İşin özünde çok önemli bir konuya dikkat çektiniz. Benim düşüncem şudur; insanlığın geleceği olmazsa olmazımız gıdalarla devam edecek. Bu nedenle bir ziraat mühendisi bir doktor kadar hatta ondan daha önemlidir. Doktor hayat kurtarabilir ama bizde o hayatın sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmesi  için besinler yetiştirilmesinde büyük rol sahibiyiz. Sadece bu nedenle bile devletin ziraat mühendislerine daha çok sahip çıkmasını bekliyoruz.

-Mesleğiniz açısından Akdeniz Bölgesi nasıl bir yerdir?

-‘Akdeniz Bölgesinde tarımla uğraşmak başka bölgelere oranla şanslımıdır’ derseniz biz kesinlikle şanslıyız derim. Bu bölgenin toprağı altın değerinde bence. Kan eksen can biter dediklerinden. Bir yılda 4 ürün alınabilecek kadar verimli topraklarımız var. Hatta aynı ürünün yanında başka bir ürün bile aynı mevsimde yetişebiliyor. Örneğin domates içinde marul gibi. Mesela ben bir Marmara'da İç Anadolu yaşasaydım kendimi bu kadar geliştiremezdim.  Çünkü coğrafi nedenlerden dolayı Akdeniz Bölgesi'nde bütün ürünler yetişmekte bu kadar çok ürün yetiştirilen bir yerde bulunduğumuz için her ürün hakkında  bilgimiz oluyor.  Hatta başımdan geçen küçük bir olayı anlatayım. Ben Bursa'da okudum,  insanlar orada yer fıstığının ve çileğin ağaçta yetiştiğini zannediyor.  Ben de oralarda yaşasaydım belki de bu ürünler hakkında hiçbir bilgi sahibi olamazdım. Düşünün ki burada bile fasulyenin nasıl bir bitki olduğunu bilmeyen stajyerler gördüm. Yani biz nasıl bir çay tarlasına hakim değilsek onun gibi düşünün.

-Bu kadar verimli topraklarda üretim yapan çiftçinin durumu nedir peki?

-Şuan çiftçi belki de en zor günlerini yaşıyor diyebilirim. Bunun nedenlerinden en önemlisi girdi fiyatların artması ve ilaç firmalarının verdiği ödeme süresini kısa tutması gibi ekonomik sebeplerden dolayı. Ayrıca piyasadaki paraların gününde dönmemesi de çiftçiyi de biz ziraatçıları ve ilaç bayilerini de bir nakit sıkıntısına itti.  Çiftçiye verilen destekler artırılmalıdır. Baktığımız zaman bir yatçının yatında kullandığı  mazot ucuz,  çiftçi'nin kullandığı daha pahalı. Yine gübre fiyatları düşürülmeli,  ilaç fiyatları düşürülmeli,  ithalattan çok ihracata önem verilmeli. Biz her şeyi yurtdışından getiriyoruz maalesef, ham maddelerimiz dışarıdan geliyor. Özellikle Çin'den çok fazla ilaç ve hammadde geliyor.

-Mevsimsiz yenilen meyve ve sebzelerin hormonlu olduğu düşünceleri var, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 -Hormonlu diye bir şey yoktur.  İlaçlama da dozları aşmazsanız hiçbir şey olmaz.  Bir doktoru düşünün,  doktora gidiyorsunuz  ve doktor size  ne diyor, ‘sizde östrojen eksikliği var’ diyor.  O zaman bu eksikliği gidermek için size ilaç veriyor değil mi,  bitkide aynı aslında. Bitkiye verdiğimiz hormonda dışarıdan takviye ettiğimiz bir şey. Tutup da bitkinin bünyesinde olmayan bir hormonu vermiyorsunuz. Yani bünyesinde olan ve eksik gördüğümüz durumda bizde tıpkı doktorlar gibi eksiği tamamlamak ve iyileştirmek için ilaç veriyoruz.

-Hepimizin ilaç kalıntısı korkusu var, bir çok kişi bu kalıntıları geçirmek için sebze ve meyveleri iyice yıkıyor hatta suya yatırıyor. Sizce bu doğru bir davranımıdır?

-Yediğimiz sebze ve meyveleri yıkamamız oldukça normaldir ama çok yıkamakla düşünülen sonuç elde edilmez. Nedeni ise ilaç ürünün dışında değil içindedir. Ben hormondan daha çok ilaçlardan endişe  ediyorum.  Mesela İnsanlar diyor ki;  tarla domatesi diye, açık tarlada yetişiyor organik diye bu domatesleri almayı seçiyorlar.  Ülkemizde yetişen bir çok kültür bitkisi giderek artan hastalık ve zararlılar sebebiyle organik olarak yetişmesi şimdilik mümkün görünmüyor. Elbette organik yetişen ürünlerde var. Bunlardan biriside bölgemizde gittikçe yaygınlaşan  lavantadır.

-Sebze ve meyveler mevsiminde yenmeli midir?

-Mevsiminde yemek mantıklıdır ama şuan çiftçimiz kendini geliştirip iklimi kontrol altına alabiliyor. Bunu da örtü altına aldıkları ürünleri ile yapıyorlar. Yani burada amaç ürünü turfanda çıkartarak daha iyi kazanç elde etmektir.

- -iklim değişikliği konusunda ne düşünüyorsunuz?

-Küresel ısınmadan ve iklim değişikliğinden dolayı kış mevsiminin yeteri kadar sert olmaması bizler için iyi değildir. Kış kışlığını yapmasa  böceklerin yumurtaları ölmüyor.  Bu nedenle zararlılar gitgide çoğalıyor,  yani popülasyon yoğunluğu gitgide çoğalıyor. Zararlıların zarar yapma zamanları da değişiyor iklimler kaydığı için. Mesela bir zeytin sineği Temmuz ayında vuracaksa Haziran ayında vurmaya başlıyor. Mevsimler kaydı. Bu yıl kış iyi geçiyor,  yani kış kışlığını yapıyor. İnanıyorum ki  bu sert geçen kışın faydalarını göreceğiz.  Öte yandan sadece iklim nedenleri ile değil yıllardır verdiğimiz ilaçlarla yararlı böcekleri de öldürdük dengemiz değişti . Nasıl ki yılanlar öldüğü zaman fareler artıyor onun gibi düşünün.  Biz iklimden etkilendik bazı yerlerde  fırtına sel gibi ama yinede bizim üreticimiz bunu olumlu yönde değerlendirmeyi de başarıyor.  Mesela örtü altı yetiştiriciliği ile iklimi kendimiz kontrol edebiliyoruz.  Bölgemizde örtü altı sebze ve meyveye yönelmemizin en önemli sebeplerinden birisi de budur. Tabiki erkenci sebze meyve yetiştirmek yani Turfanda yetiştirip fiyatı yüksek tutmakta ayrı bir nedeni.

-Üreticinin en büyük sorunlarından birisi de aracılardır. Aracı problemi nasıl çözülmelidir?

-Bizim aracı problemini çözebileceğimizi sanmıyorum. Aracı problemi kooperatifleşmeyle çözülecek bir konudur. Bazı Amerika  ve Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi kooperatifleşmeyi düşünürsek,  bu sorun ortadan kaldırabiliriz. Fakat bizim ülkemizde kooperatifleşme sisteminin oturacağını da düşünmüyorum. Yani biz bunu başaramayız.

-Siz aynı zamanda ilaç bayiliği de yapıyorsunuz. Tam olarak nasıl hizmet veriyorsunuz?

-Öncelikle ben ziraat mühendisiyim. Yani çiftçiye danışmanlık yapıyorum. Çiftçinin ürününün yetişmesinde gerekli olan bilgiyi sağlıyorum. Ardından tavsiye ettiğim ilaç ve gübreleri istedikleri takdirde satışını da yapıyorum.  İş yerimde çeşitli firmaların ilaçlarına bayilik yapıyorum.  2 yıldır Silifke’yi karış karış gezdim. Hangi toprakta ne yetişir gözüm kapalı bilirim ve hemen tedavisi için kolları sıvarım. Buda benim en büyük sermayem. Bilgisiz hiç kimse başarılı olamaz insan yaptığı işte başarılı olmak istiyorsa önce bilgisine sonra kendisine güvenecek.

-Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyorum. Okuyucularımız için bir çok doğru bildiğimiz yanlışları da düzeltmiş oldunuz. Dediğiniz gibi hiçbir meslek dalının erkeği kadını yoktur. Yeter ki bilgi sahibi olalım.

-Ben teşekkür ederim böyle bir söyleşi imkanı sunduğunuz için. Bilgi güçtür, gücü olumlu yönde kullanmak ise marifettir. Bu nedenle ben bilgimi güce dönüştürerek insanlara fayda sağladığıma inanıyorum.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner36