Hayat iyilerle, kötülerin veya iyilik ile kötülüğün bir mücadelesi olarak sürüyor. Filmler, tiyatrolar da hep iyilerle kötüleri mücadele ettirerek hayatın neresinde olduğumuzu bize gösteriyorlar. Özellikle fantastik filmlerde bu davranış hallerimiz çok daha net bir şekilde anlatılıyor. Dünyayı ele geçiren kötü robotlarla iyi robotların savaşı,  Laboratuarda yanlışlıkla üretilen bir virüs, ya da kontrolden çıkan robotlar, genleri bozulmuş yaratığa dönüşmüş canlılar, Ya da bir düşman ve ona karşı bizim tuttuğumuz ya da tutmamız istenilen iyi taraf gibi. Aslında hepsi iyi duygularla kötü duyguların savaşının bir görüntüye büründürülmesi.

Aslında  olayları izlerken, eğer doğru algılayabilirsek; kötüler, hırslarımızı temsil eden isteklerimizi kullanıp,  ruhumuzu ele geçirerek,   iyiler  sınıfından kötüler safına nasıl geçtiğimiz anlatılmaya çalışılır. Savaş başlar. Kötüler çok iyi organize olmuştur. İyiler temsil eden kahraman,  vicdanını, iyiye olan imanını, bıkmak tükenmek bilmeyen kararlı mücadelesini kullanarak , kötüler safından bir kısım insanları da ikna ederek  topluma iyiliğin gerçek var oluş olduğunu hatırlatır. Mücadele kazanılır Yaşamın içinde bu mücadele hep vardır. İyilik ile kötülük arasında  bir yerde kendimize yer buluruz da, hep biz iyiye yakın bir yerdeyizdir! En iyi iki kişiden biri  bile;   kendini ötekine göre daha iyi görebilir. Böyle olunca en iyi  kişilerin de  en iyileri ve kötüleri var. İyiler namuslu, dürüst,adil,hakkı koruyan, sözüne sadık, vicdanlı, seven, empati kurabilen, anlayışlı gibi sıfatlarla tanımlandığı gibi, Kötüler de namussuz, sahtekar, adil olmayan, hak yiyen, yalancı,vicdansız, münafık, bencil, sevgisiz, anlayışsız gibi ve daha birçok sıfatlarla tanımlanır. Hep kendi faydasına, menfaatine insanlığıın iyi sıfatlarını  harcarlar. İyi dediğimiz sıfatları  ahlak,din inançlarımız,geleneklerimiz, ortak değerlerimiz olarak toplumda bize yaşam kuralları olarak doğrularımızı kural olarak koyarlar. Bizler hep iyilerden olmak için gayret ederiz Hatta iyilikler toplamı ne kadar ağır basarsa ölüm anındaki karnemiz de o kadar iyi olur, iyi olarak değerlendiriliriz. Kötü olmayı hiç kimse istemez. Hatta kötüler bile iyi görünmek için, iyi anılmak için değerlendirmeyi yapacak insanları etkilemek için iyi görünmek için bütün gayretlerini sarf edeler. İyi giyinirler, kötülüklerini saklarlar, insanlara yardım yaparlar, kendilerini iyi gösterecek bütün davranışlara bürünmek için kötülükle kazandıklarını iyi görünmek için harcarlar. Öyle ki toplum, genellikle onların bu imaj çabaları sonucu  iyileri kötü, kötüleri iyi görmeye bile başlar. İnsanlığın başlangıcından beri bu mücadele, gelişerek evirilerek devam eder. İyiler de çoğu zaman bu mücadelede zayıf düşer ya da işine geldiği için, kötülük diye tanımladığı sıfatları iyi gösteren kılıfları ile kabullenir. Bu mücadele bazen kişiler arasında, bazen kişi veya kişilerle devlet arasında, devletle devletler arasında olabilir. Açıkça yapıldığında herkesçe kötü olarak tanımlanan bir sıfat,  çok iyi bir organize ile iyi olarak gösterilebilir. Kötülük kendisini çok iyi koruyan organizasyonlar kurar. Mesela Amerika; Afganistan ,Irak  gibi ülkelere özgürlük, barış demokrasi gibi özellikleri götüreceğim diye milyonlarca insanların ölümüne ve göçüne sebep olan girişimde bütün dünyayı iyi bir şey yapacakmış gibi ikna etti. Sonuç kaos.

Devleti dolandıracak olan insanlar siyasi ve bürokraside çok iyi organize olarak, insanlara aş getireceğim, iş vereceğim, teknoloji getiriyorum diye insanlara iyi görünüp memleketin madenlerini, insanını, sermayesini sömürebiliyor ve bu grupların gerçek niyetleri yıllarca sonra anlaşılabiliyor. Ama her şeyleri  ile iyilermiş, insanları ve insanlığı koruyormuş gibi davranarak! Kötüler ve kötülük o kadar kararlı, o kadar projeli, o kadar derinden ve düzenli hareket ediyor ki; kötülere göre daha miskin, tembel, saf olan iyiler kötülerin iyi oldukları konusunda kanaat oluşturuyor. Mesela çiftlik bank, banker olayları, saadet zincirleri hep iyiler uyuşturularak, onların basit beklentileri, tembellikleri sayesinde büyüyüp gelişti, ta ki iş işten geçip de dolandırıldığını anlayıncaya kadar da kötülüğü de iyilik sanarak. Gerçekte iyilik tarafında olmak isteyen ya da iyi olan insanlarımız, iyiliğin gerçek sorumluluğunu taşıyıp iyiliğin bir sonuç değil, muhafaza için mücadele edilmesi gereken bir süreç olduğunu fark etmeden, iyi olamazlar. İsmet İnönü’nün dediği gibi; en az kötüler kadar iyiler de cesaretli olmalı, olmalıyız. Yoksa iyiler rahat rahat, gailesiz bir şekilde zaman geçirirken kötüler yaşamın bir yerinde iyilerin haklarını gasp etmek için kulis yapıyor olacak. İyiler veya iyilik isteyenler kötülerden çok daha fazla iradelerini kullanmakla sorumludurlar.

Hırsızlar, dolandırıcılar iyilerin açık bıraktığı kapılardan onların haklarını gasp etmişlerdir. İyilerin hakları kötülerin oluşturdukları kanallarla kötülerin faydası haline gelmiştir. Şimdi bir seçim geliyor, kötüler şu an çok iyi organize oluyor. Bizim tercihimizle bizim haklarımızı kendi zenginlikleri haline getirmek için uyumadan gece gündüz çalışıyor. Para, zaman harcıyor. Hakkı olmayanları da kendi zenginliğine katmak için duygularını bir kenara bırakıp akıllıca organize oluyor. Gerçekten iyiler büyüsün, gelişsin diyorsak irademizi bu yönde harekete geçirelim. Yoksa rahmetten kaçanın, kuraklıktan şikâyet etmeye hakkı olmaz. Gerçek;  iyilerin aklını, zamanını, emeğini kullanma zamanı, organize olma zamanı.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.