Bir Pazar sabahı daha uykuyu yarıda bölerek Poyraz Doğa Gezginleri ile yola koyulduk. Balandız, Gökbelen, Peltpınarı köyü( Kürt Köyü)  Çoğa Alanına ulaştık. Araçlardan indiğimizde, bel ile kenger kazan kadınları gördük. Sabah erken Mersin ‘den araçları ile gelmişler, kengerleri kazıp, yapraklarını kesip, önceklerine dolduruyorlar.  Mersin de kğ. 5 liradan satıyorlarmış. Kenger yemeği yapılıyormuş. Biz yalnız kazıp, temizleyip taze, taze yemesini biliyorduk. İşte bir yeni geçim kapısı .

 

Çoğa alanı (Cebel Ovası ) nında yaklaşık Gülnar istikametine 2 km. asfalt yolun kenarından yürüdükten sonra , sola ormanın içine saptık.  Kayrak Köyünü  sağımızda bıraktık. Meşe ağaçları, ardıçlar derken yeni ekilen Toros sedirleri bizi karşıladı. Dağ erikleri, dağ armutları çiçek açmış.  Kayrak Köylüleri traktör ile çift sürüyorlardı. Nadas sürüm yapılıyordu. Daha önceden sürülen yerlerden nohut, burçak ve soğan çıkmaya başlamış.

 

Yoldan yaklaşık 500 metre içerde Direkli İn e ulaştık. Kim tarafından oyulduğu bilinmeyen in bizi karşıladı. Yıllarca çobanlar sürülerini burada kardan, kıştan korumuşlar. Ateşler yakmışlar. Bir dönem burada yaşam sürmüş.

 

Sürülen, daha önce ekilen tarlalar içinden yürümeye devam ettik. Tarlalar içinde rehberimiz Ekrem Cura’nın dedesinin tarlaları ile karşılaştık. Hala harman duruyor. Sonra kısa bir sapak ile Obruk a ulaşıyoruz. Merdiven ile inip, buralara peynir , tereyağı derilerini koymuşlar.

 

Kapı Boğazı gözüktüğünde, bizi bir Yörük evi karşılıyor. Evinin önünde meşe kütükleri yığılmış, bir kısmını kesmişler. Keçiler yayılımda, bizi yaşlı bir amca karşılıyor. Ev de herkes bekar. Kız oğlan bekliyorlar. Sürülere bakan, evde yemek yapacak canlıya gereksinim var.

Traktör yolu yeni yapılmış. Az aşağılarda bir yol bizi Kapı boğazı mağara evlerine götürüyor. Buralarda in evler diyorlar. Damı akmaz, soğuk, sıcak işlemez evler. Uzun süre Söylemez ailesi buralarda yaşamış. Şimdilerde kente göçmüşler, orada sondaj suyu çıkarıyorlar.

 

Bizi in evlerin önünde kaplumbağa , yada tosbağa karşılıyor. Aşağılarda iki bağ içinde, bağ bellemesi yapıyorlar. Burada bol bağlar var. Bağın iki bakımı var. Bir budayacaksın, bir de dibini belleyip, havalandıracaksın. Sonra güz gelmeye başladı mı onları toplayacaksın. Kuru, üzüm, pekmez yapacaklar. Mor, mor üzümler. Kara, tak kara üzümler.  Şaraplık üzümler, ama şarap yapma kültürü yok.

 

Aşağılarda Uşak pınarı suyundan geçiyoruz. Bağ arası yoldan yürümek keyif veriyor. Yeşil, yeşilin içinde çiçek açmış kuş burnu, bu yörede ona it burnu da diyorlar.  Bağı dibi belleyenlerin yanından geçiyoruz. Biri meyve ağaçlarına ilaç yapıyor, eşi ona yardım ediyor.

Bir pazarcı geçiyor. Her şey var. Rehberimiz boyalı şeker alıyor. Dağıtıyor.

 

Uşak pınarı – Dedeler yolundan sola sapıyoruz. Yaklaşık bir km.lik bir yürüyüş sonrası bizi bir yeşillik alan karşılıyor. Havaza Çimenliği :  Çınar ağaçlarının altında boy, boy olmuş çimenler. Pınardan su akıyor.  Önce gelenler sırt çantalarını çıkarıp, çimlere serilmişler.  Terleyenler, fanilalarını değiştirip, ıslananları çalılara asıyorlar.

 

Havaza da yemek molası veriliyor. Bu yörede yıllardır rehberlik yapan Ekrem Cura öğretmene Poyraz Doğa Gezginleri olarak bir teşekkür plaketi veriliyor. Rehber Ekrem Cura , Uşak pınarı Köyünden. Kışları Yeşil Ovacık, Hırmanlı da oturuyorlar, yaşları Ovacıklı yaylası Uşak pınarına geliyorlar.  Sehil- yayla arası 20 km

 

Ovacıklı Bekir buralarda köşkler yaptırmış, ticaret yapmış. Tarlalar almış. Şimdilerde çocukları bakamaz olmuşlar. Çoğu tarla, bağları satmışlar.

 

Öğle molasından sonra tekrar yola koyuluyoruz. Ancak, katır, eşeğin geçeceği taşlı yollardan hoplaya, zıplaya yürümek zor olsa da, keyifli oluyor. Yol üzerinde bir Yörük çadırı ile karşılaşıyoruz. Bir genç gelin, üç çocuk, iki çocuğa 8 yaşlarında bir abla bakıyor. Yörük çadırı güneş paneli ile aydınlanıyor. Üç lamba , bir de cep telefonlarını şarj edecek aparat.  Bize taze sıcacık peynirden ikram ediyorlar. Az ilerde tarlada çalışanlar var. Kıraç karpuzu ekiyorlar. Daha önceden hazırladıkları  Ceviz fidelerini hazırlayıp, tarlalarına dikmişler. Onarın dibini açıyorlar.

 

İki km. bir yol sonrası Uşak pınar ‘ ı Ovacık Alan kahvesine ulaşıyoruz. Tarlada işini bitirenler artık kahveye gelmeye başlamışlar. Odun ateşinde pişmiş çay hazır. Birer, ikişer bardak içiyoruz. Çayın bardağı 50 kuruş.  Orada asker arkadaşım Salim, iş arkadaşım Bayram,  dostlar ile karşılaşmak keyif veriyor.

 

Yürüyüş sonrası Uşak pınarı köyünden ayrılıyoruz. Hızla Gökbelen, Çamlıca, Balandız üzerinden Silifke ye dönüyoruz.

 

1. (*) CEBEL OVASI : Evliya çelebi seyahatnamesinde Zeyne, Kudurnu köyü, Cebel Ovası , Gökbelen diye bir güzergahtan söz ediyor. İşte Çoğa Alanı, Kürt Köyü(Kudurnu ) Pelitpınarı  bu toprakları gezerken bundan söz etmemek mümkün değil. Bir araştırmacı dostumuz Semih Vural onun geçtiği toprakları tekrar inceleyip, bizlere sunacak. Onu da burada anmak istedim.

2. Fotoğraflarda Ahmet Çelik katkı sundu.

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.