ŞİMDİKİLER YAŞAMAYI BİLMİYOR

ŞİMDİKİLER YAŞAMAYI BİLMİYOR

ŞİMDİKİLER YAŞAMAYI BİLMİYOR

Davar otlak,

Davar sağ,

Davar ayran,

Davar çökelek,

Davar et…

“Ömrüm böyle geçti. Şimdikiler yaşamayı bilmiyor.” Bu sözler 110 yaşındaki Elife Boz neneye ait. Ömrünü Silifke’nin şirin Mara yaylasında geçirmiş. 7 kız, 5 erkek evlat sahibi, 4 evladını da toprağa vermiş, 38 torunu var. Elife Nine evlatlarını anlatırken, ‘var kızım var, 20 kadar çocuk var. Torun çoook, ömrümüzde çocuk kazandık, başka malımız mülkümüz yok’ diyerek şükrediyor.

Öyle yaşına bakıp, iş bitmiş demeyin, Ramazanda oruç tutuyor, iğneye iplik geçiriyor, yoğurt ve keçi etinden başka yemeği de beğenmiyor. Evlatlarıyla ve kendisiyle yaptığımız söyleşide 1323 doğumlu olduğunu, miladı takvimde ise 1907 doğumlu olduğu öğreniyoruz.

I. Abdulhamit zamanında ata soylarınca Alanya’nın kuzeyinden Silifke’nin Toroslarına göç etmişler. 1923 yılında evlendiği eşinin ise Kayı boyuna dayanan Bozoğulları ailesinden Mehmet Boz olduğu öğrendik.

 

Sizlere 110 yaşında, aklı başında, dişi ağzında, gözü keskin ninemiz Elife Boz ile biraz yöresel, biraz da samimi olarak yaptığım söyleşiyi sunuyorum.

-Elif nene kaç yaşındasın?

-Ne bileyim a çocuğum, anamdan doğduğumla babamın arasındayım, yılı sayamaz oldum, o kadar aklımda tutamaz oldum.

-Kaç çocuğun var?

– 20 kadar çocuğum var, torun dersen çoook sayamam onları, bazen bilememde. Ömrümüzde çocuk kazanmışız başka malımız mülkümüz yok. Buna da şükürler olsun. Çocuklarım beni boş bırakmaz gelir yoklar.

-63 yıl evli kalmışsın bu işin sırrı ne?

-Çocuğum biz konuşmazdık öyle efendimizin karşısında. Şimdikiler her söze bir cevap verir. Zaten öyle döyüşcek zamanda yoktu ki davarın ardında gezeceğiz diye. Koca bir laf ederse, bir şey isterse, gider verdiği yumuşu tutardık. Çocuk büyütür, davar güder sağardık. Efendim (hoca) bu dünyadan göçtü gitti, zamanı gelince bende gideceğim, hepimizin gideceği yer bir karış toprak değil mi?

-Bize biraz kendinden bahset teyze, nereden geldin, kimlerdensin?

-Atalarımız Alanya’dan göçmüşler buraya, biz davarcılık yapardık, yazın Mara diye bir yer var, oranın Değirmenci diye bir yaylası var ora göçerdik, kışın ise sahile inerdik. Keşlitürkmenli derlerdi evvelden, yine de aynımı bilmem o kadarını. Kızım ben ne yaşadımsa burada yaşadım. Buranın yerlisiyim. Yaşıma çocuklar 110 der ama nüfustan 108 dediler, artık yaş hesabı da tutamaz oldum. Şükür Allah’a aklım başımda, yavaş yavaşta olsa kalkıyorum, ihtiyacımı gideriyorum. Çocuklarım gelip bana bakıyor yemek veriyor, temizliyor sağ olsunlar. Yaşım baya var ama dişlerim kendi dişim, az kaldı ama olsun kendi dişim. Yiyebiliyorum. Bazen bilebilirsem Ramazanda oruç tutarım, hepsini değil de işte birkaç gün. Gözüm seçer insanı, öyle öteden gelirken bilirim kim geldi diye.

- Ne yedin ne içtin de bu kadar yaşayıp ve sağlıklı kaldın, bunun sırır nedir?

-Bu zamana kadar ömrüm nasıl geçti dersen; sabah namazı kalk, davarı sal, yağmur güneş fark etmez. Her havada, bütün davarı.

 Sonra getir süt sağ, süt pişir, yağ yap, peynir yap, işte öyle yaşandıydı, şimdi yaşanmıyor, şimdiler yönlük bir hayat yaşamıyor. Yaşamasını bilmiyorlar. Bir de çadırlarımız için davarın kıllarını kırp, ondan çul çubuk yap, kara çadır yap, ömrüm çadırda göçmekle geçti.

Ne yedin dersen, bulgur bulamaç, ayran, ölemeç, ayran aşı, çökelek sıkması, yağlı bazlama, davar eti, davar sütü. Böyle geçti ömür, şimdiki Oba ayran bile içmez içmezler. Biz bunları yedik, içtik, ölmedik acımızdan kimseye de muhtaç olmadan kocadık, kocamız öldü, karımız kaldı, oğlanlar kızlar evden çıktı. Çoluk çocuk sahibi oldu. Bol çocuk kazandık başka malımız mülkümüz yok, Ömrüm bu köyde geçti. Çok çalıştık, hareket ettik. Bol bol temiz hava aldık, davarın ardından bir çıkardık akşam dönerdik dağlardan. Davar nere biz ora, zap edilmesi kolay değil o kadar davarın, ardından koş dur, belimizde yufka ile çökeleğimiz sarılı azığımızla.. Öyle işte çocuğum, o zamanlar köyün en güzeli ve birincisi bendim. Bakan kıyıp bir daha bakamazdı… Kısaca böyle geçti hayat, Allah’ın verdiği emaneti almasını bekliyorum. Allah kimseyi elden ayaktan düşürüp kapıya baktırmasın.  Şükürler olsun ki aklım başımda, evlatlarım bakıyor…Şuan bakımını Ali ve Musa Boz ilgileniyor.

SÖYLEŞİ: ATİKE CEYLAN







 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner36